27 Ağustos 2008 Çarşamba

Hz. İsa'nın kaçtığı Dağ



Ermişin birini yolda yürürken görmüşler. Bir elinde bir kova su, öteki elinde bir meşale taşıyormuş.

“Nereye gidiyorsun böyle” diye sormuşlar.

“Bu kovayla cehennemi söndüreceğim, bu ateşle de cenneti yakacağım” demiş.

“Niçin” demişler.

“İnsanlar” demiş “günahı ve sevabı, cennet vaadi ve cehennem korkusu için değil kendi gönülleri için yapsın.”

Bu kıssa tam Doğu toplumları içindir.

Çünkü insanların çoğunun içi fesattır. Yapılan her işin arkasında bir cennet vaadi ve cehennem korkusu ararlar.

Hiçbir art niyet olmadan sadece düşündüğünü söyleyen beyinleri ve kendilerine zararı dokunsa bile gönüllerinden geçeni paylaşanları anlayamazlar.

Bu kara gönüllülere göre her söz hesaplıdır. Her davranışın arkasında bir çıkar hesabı vardır.

Bu yüzden cenneti tutuşturmak ve cehennemi söndürmek isteyen ermişi de anlayamazlar.



***


Bir dönemde “yüreğin taşıyıp götürür seni” demiştim. Bana göre bütün insanlar, yüreklerinin sesine kulak verip yürürlerdi çünkü.

Ama aradan geçen yıllar bana öğretti ki bu ülkede yürekle mürekle hiç ilgisi olmayan, hayatı sadece bir sırtlan dövüşü olarak görenler var.

Hiçbir dertleşmeyi, hiçbir içtenliği anlamıyorlar.

Hesapsız kitapsız alıp başını gitmek duygusunu bir kez bile duymamışlar içlerinde.

Onlara göre eğer siyasi bir yazı yazılıyorsa mutlaka arkasında bir hesap var.

Tuval üzerinde gezen her fırçanın, tellerde gezinen her parmağın, kâğıda sürtünen her kalemin, onların kafasındaki kadar kirli, dünyevi ve gündelik taktikleri var.

Anadolu ozanları bunları çok güzel tarif etmiş.

Mesela demiş ki:

“Adem vardır cismi semiz

Abdest alır olmaz temiz”

Anlamamışlar.

Bir başkası demiş ki:

“Ormanda büyüyen adam azgını

Çarşıda pazarda insan beğenmez

Medrese kaçkını softa bozgunu

Selam vermeye dervişan beğenmez”

Yine anlamamışlar.

Çünkü onların yürekleri kararmış. Bakın İbn Arabi bunları nasıl anlatır:

Hz. İsa’yı dağa doğru koşarken görmüşler.

“Ya peygamber, neden kaçıyorsun aslandan mı, kaplandan mı, ejderhadan mı?”

İsa “Ben peygamberim bunlardan korkmam!” demiş.

“Peki o zaman neden kaçıyorsun?” diye ısrar

etmişler.

“Ahmaklardan kaçıyorum” demiş. “Aslandan kaplandan korkmam ama ahmaktan korkarım. Çünkü onların kalpleri karadır, hiçbir söz işlemez bunların yüreklerine.”


***


Bugünlerde hep kendime sorup duruyorum: İsa’nın kaçtığı dağ neresiydi acaba?

Ve orada sıradan ölümlülere de yer var.

MURAT ÖZDAŞ